26 Ekim 2010 Salı

LCD MONİTÖR TEKNOLOJİLERİ

Merhaba, LCD ekranlar üzerine hazırladığım bu ikinci yazıda; her hangi bir monitöre ait teknik özellikleri belirten dökümanlara baktığınızda, karşılaşacağınız teknik terimlerin ne anlama geldiğini izah etmeye ve bir önceki yazımda bahsettiğim panel teknolojilerinde de detaylara inmeye çalışacağım.

1. RESPONSE TIMES (Tepki Süresi):

 Likit kristal hücrelerin elektrik sinyallerine verdiği tepki süresidir. Yani pixellerin ne kadar sürede renk değiştirdiğini, sönüp karardığını veya en parlak konumuna geldiğini bize belirten süredir. Düşük bir değer olması iyidir.

ISO standardına göre gerçek tepki süresi, bir pixelin tamamen siyahken önce tam beyaza sonra tekrar tam siyaha dönmesi sırasında geçen süredir. Gerçek tepki süresi bu şekilde ölçülür. Bu ölçümde kritik olan asıl süre "tam beyazdan tam siyaha dönüş" (yani sönme) süresidir.

Ancak piyasada satılan monitörlerin Response Time olarak belirttikleri değer "Gray To Gray" (G2G) şeklinde verilen, çok belirleyici olmayan değerlerdir. G2G ölçümü pixelin siyahtan beyaza geçiş süresi olarak ölçülür ve asıl kritik olan tam beyazdan tam siyaha geçis (sönme) süresi hakkında hiçbir fikir vermez. Çünkü siyahtan beyaza geçişte "overdrive" denen bir işlem uygulaır. Overdrive işlemini şu şekilde basitçe açıklamaya çalışayım; Monitör ekran kartından gelen sinyalleri inceler, siyahtan parlak beyaza geçecek olan pixelleri süzer ve bu pixellere extra voltaj artırımı uygulayarak pixelin parlama süresini kısaltır. Ancak parlak beyazdan tam siyaha geçişte overdrive işlemi bir işe yaramayacağından ISO tepki süresi, G2G tepki süresi kadar farklı değerde olmaz. Bununla birlikte G2G ölçümü yapılırken pixellere önce ilk uyarı verilir ve beyaza geçmeleri sağlanır. Daha sonra siyaha dönmeleri beklenir ve overdrive işlemi altında tekrar siyahtan beyaza geçiş uygulanarak bu son adım için gereken süre ölülür. Yani değim yerindeyse ölçüm yapmadan önce motor bir güzel ısıtılır. G2G ölçümleri sanki monitörlerin minimum tepki sürelerini verebileceği şartlar sağlanıyormuşçasına yapılır. 1.8ms, 2ms gibi Response Time değerleri her zaman G2G ölçümleridir. Şu anki teknolojiyle 5ms nin altında ISO Response Time değeri verebilen monitör nadirdir.

Overdrive işlemi, LCD panellerin tepki süresini kısaltmak amacıyla uygulanan bir teknolojidir (RTC; Response Time Compensation). Yüksek voltaj uygulayarak pixellerin duyarlılığını artırmak, beraberinde renk sapmaları ve videolarda kirlenmelere (noise) yol açar. Örneğin Hyundai S90D monitörü 1ms RT değeri ile ABD de piyasaya sürülmüştür. Bu tabiiki G2G ölçüm değeridir, pazarlama stratejisi olup gerçeklikten uzaktır.

Video ve oyun uygulamalarına yönelik kullanıcılar için ISO Response Time değerinin küçük olması gereklidir. Bunun dışında ofis uygulamaları, CAD uygulamaları ve fotoğraf uygulamaları için dikkate alınması gereken bir nitelik değildir.

2. COLOUR ACCUARACY (Renk Doğruluğu):

LCD monitör speklerinde 6bit, 8bit gibi, renk doğruluğunu belirten değerler görülebilir. Bu değer doğrudan doğruya gösterebildiği renk sayısını belirler. Örneğin 6bit LCD ler 16.2 milyon renk gösterebilirken 8bit LCD ler 16.7 milyon renk gösterebilirler. Şu anda 10bit ve 12bit monitörlerde piyasaya sürülmüştür.

Monitördeki renk sayısının fazla olması tonlar arasındaki geçişin daha yumuşak olmasını sağlar. 6 bit renk paletine sahip monitörlerde Frame Rate Control (FRC) tekniği ile renk paleti genişletilmeye çalışılır. Burada uygulanan işlem, renk tonları arasındaki geçişlerde interpolasyona benzer bir tahmin ve hesap yöntemiyle ara tonların çoğaltılması ve renk geçişlerinin yumuşatılmasıdır. Bu işlemle elde edilen sonuç, 6bit monitörü bir adım ileriye götürmektedir ancak hiçbir zaman gerçek 8bit monitörün performansını sağlayamaz.


Renk doğruluğu yüksek monitörler özellikle koyu arkaplan üzerindeki koyu renklerde kendini farkettirir. Kontrast her zaman yüksektir ve tüm tonlar rahatça algılanabilir. Düşük bit değerine sahip monitörlerde arkaplan ve renkler içiçe geçer, birleşir sonuç olarak algılanamaz hale gelir. Hatta çok koyu tonlar 6bit monitörlerde sadece düz siyah olarak görünür.

Yüksek renk doğruluğu aslında tüm kullanıcılar için gereklidir. Ancak 6bit LCD paneller zaten Video izlemek Ofis, Oyun ve multimedia uygulamalarını kullanmak için yeterli olabilecek seviyededir. Fotoğrafçılıkla ilgilenenler ve CAD kullanıcıları minimum 8bit renk paletine ihtiyaç duyarlar. Fotoğraf işleme uygulamaları için ayrıca 10bit ve hatta 12bit ekranlar da üretilmiştir.

3. BRIGHTNESS, CONTRAST RATE & BLACK DEPTH (Parlaklık, Kontrast ve Siyah Derinliği)

Parlaklık birimi fizikte "candela" birimi ile ölçülür. Tanımı; 1 mumun, 1m2 lik yüzeyde meydana getirdiği aydınlatma şiddetidir. Bu durumda brightness (parlaklık) birimi "cd/m2" dir. Teorik olarak yüksek parlaklık değerine sahip monitörler daha parlak resim gösterebilirler.

Normal şartlarda bir monitörün rahatça kullanılabilmesi için 120 cd/m2 parlaklık değerinde olması yeterlidir. Şu anki en ucuz LCD ler bile bu değerin epey bir üstündedirler. Bununla birlikte parlaklık değeri yükseldikçe görüntü giderek daha parlak, daha canlı ve daha hoş olacaktır.

Black Depth (Siyah Derinliği) de cd/m2 ile ölçülür. Bu da brightness değerinin tam zıttı olarak elde edilebilen en siyah değeri belirtir. LCD ekranlarda siyah elde eltmek zordur. Her zaman sızıntı akımları ve pixellerin tam kapanamamasına bağlı olarak sızıntı ışımaları vardır ve siyahlar problem yaratır. Bu nedenledir ki üreticiler, LCD monitör speklerinde bu değeri vermekten kaçınırlar.

Siyah derinliğini basitçe hesaplayabilmenin bir yolu vardır. Bunun için "Contrast Rate" (kontrast oranı) değerinden faydalanılır. Kontrast oranı, monitörün en parlak beyaz değeriyle en koyu siyah değeri arasındaki orandir. Parlaklık değeri, contrast rate değerine bölünerek çok kolay bir şekilde Siyah derinliği hesaplanmış olur.

LCD monitörlerin parlaklıklarını artırmak için uygulanan çok yaygın bir yöntem vardır. Monitör, ekran kartından gelen sinyalleri inceler. Eğer görüntünün genelinde koyu alanlar az ise sabit olan ekran arka aydınlatma lambasının parlaklığını artırır. Ya da görüntünün genelinde parlak alanlar az ise ekran arka aydınlatma lambasını kısar. Bu şekilde daha siyaha veya daha parlak beyaza ulaşılmaya çalışılır.  Uygulanan bu işlem sonucu LCD ekranların kontrast oranı epey yükselir ve buna "Dinamik Kontrast Oranı" denilir. Bu değer son derece yanıltıcı olabilecek bir değerdir. Uygulanan işlem sonucunda koyu resimdeki gri tonlar söner ve parlak resimdeki gri tonlar aydınlanır. Kontrast ve renk tonları devamlı değişir ve resimler yanıltıcı bir şekilde görüntülenir, gerçekçilik kaybolur. Zaten en ucuz monitörlerin bile Dinamik Kontrast Oranı 2000:1 iken sinema projektörlerinde bile bu değer 500:1 mertebelerindedir. Dolayısıyla netlik konusunda hiçbir belirleyicilikleri yoktur. Siyah derinliği hesaplamaları Dinamik Kontrast Oranı ile yapılamaz, hatalı sonuçlar alınmasına sebep olur.

Kontrast görüntü kavramı, siyahların çok siyah olması veya beyazların çok parlak olması olarak algılanmamalıdır. Kontrast kavramında önemli olan ara tonların bir birleri içinde ne kadar iyi görüntülenebilir olduğudur. Görüntünün gerçekçiliğini artıran unsur budur. Monitörlerin gösterebildiği ara tonların sayısına "gamut" denilir.

Sonuç olarak, iyi bir LCD ekranda aranan özellikler; yüksek parlaklık, yüksek kontrast oranı ve düşük siyah derinliği değerleridir. Dinamik Kontrast Oranı ise göz önünde bulundurulması gereken bir ölçüt değildir.

4. VIEWING ANGLES (Görüş Açılıarı):

LCD monitörler arkadan aydınlatmalıdırlar. Aydınlatma elemanının önünde ise panel yeralır. Panelin içinde aydınlatma elemanından gelen ışığı renklendiren ve kısıp/açan pixeller yer alır. İki nokta üzerinden tek bir doğrultuda ışın geçeceği fizik kuralı göz önünde bulundurulursa, ekrana tam karşıdan bakılmadığında görüntünün algılanabilmesi zorlaşacaktır. Bu da yetmezmiş gibi, dış ortam ışığının monitörden yansımasını engellemek için, monitörün en dış katmanına ışınları doğrultan polarize film kaplaması uygulanır. LCD monitörün kendi yapısından kaynaklanan bu dezavantajları nedeniyle klasik tüplü monitörler gibi, değişik açılardan bakıldığında aynı netliği sunması imkansızdır. Bakış açısı değiştikçe netlikte giderek kaybolur.


Ekran özelliklerini belirten speklerde yatay ve düşey olarak açı birimiyle bazı değerler ifade edilir. Bu değerler görecelidir. Örneğin yatay olarak 160 dereceye kadar net görüntü sunduğu iddia edilen bir monitörün bu açıda uğradığı netlik kaybı ne kadar olabilir? Bunun bir ölçütü yoktur. 178 derecelere kadar verilen abartılı değerlere rastlamak mümkündür.

Şayet monitörü toplantı salonlarında veya tek ekranla çok kişili oyun ortamlarında kullanmıyorsak görüş açısı değeri çok önem arzetmez. Zaten çalışma ortamlarında monitöre tam karşıdan bakılır. Monitörün yukarı asılması düşünülüyorsa bu durumda dikey görüş açısı değerinin yüksek olması önem kazanır.

5. MOVIE NOISE AND PLAYBACK (Video Oynatımında Görüntü Kirliliği):
İstenmeyen bir durumdur. Panelin yapısı veya modeli, overdrive işlemi gibi nedenlerle oluşabileceği gibi kaynak dosyadan dolayıda oluşabilir. Örneğin divx formatlı filmler yüksek noise değerine sahiptir. Sorun kaynak dosyadan ötürü ise geçicidir ancak monitörün kendisinden kaynaklanıyorsa yapacak birşey yoktur. Bluray formatlı filmleri izlerken dahi ortaya çıkacaktır.

6. ASPECT RATIO CONTROL & 1:1 PIXEL MAPPING (Görüntü En/Boy Oranı):

Sinemaskop bir filmi evdeki televizyonumuzda izlerken, ekranın alt ve üst bölümlerinde oluşan siyah bantları hepimiz biliriz. Bunun sebebi 16:9 en boy oranına sahip bir görüntünün, 4:3 oranına sahip bir ekranda oynatılmasıdır. Farklı en/boy oranına sahip görüntülerin, monitör en/boy oranına dönüştürülüp görüntülenmesi işlemine "Aspect Ratio Control" adı verilir. İki türlü uygulanabilir. Birincisi televizyon örneğinde olduğu gibi alt ve üstte siyah bantlar doldurulmak suretiyle 16:9 formatlı film ekran formatına getirilir. Diğer seçenek ise görüntünün sadece ortası ekrana getirilir, sağ ve sol tarafları kırpılarak ekranda görüntülenmez. Bu ikincisi kayıplı bir yöntemdir. Çok tercih edilmez.

Bazen ekran kartından veya başka bir kaynaktan gönderilen görüntülerin çözünürlüğü, monitörün çözünürlüğünden düşük olabilir. Örneğin 1920x1200 çözünürlüklü bir mönitörde, 640x480 çözünürlüklü bir filmi tam ekran olarak oynatmak isteyebiliriz. Bu durumda görüntü monitöre tam oturtulur ve ara pixellerin renk değerleri hesap ve tahmin algoritmalarıyla oluşturularak video görüntüsü tamamlanır. Renk değerleri tahmini oluşturulduğundan geçişler hafifçe yumuşatılmıştır ve keskinlik azalmıştır. Fakat bununla birlikte düşük çözünürlüklü bir film tam ekran izlenebilmiş olur. Özellikle oyunlarda bu çok önmli bir işlemdir. 1:1 Pixel Mapping işlemi sayesinde oyunları düşük çözünürlükte bile tam ekran oynayabilmekteyiz. Aksi halde ekran içinde ayrı bir pencerede oynamamız gerekebilirdi.

Eğer alacağımız monitörü bir medya oynatıcısına direkt olarak bağlayacaksak veya TV yayınlarını bilgisayarımızdan izlemeyi düşünüyorsak, monitörümüzün bu özellikleri barındırması gerekir. Aslında bu hususta endişe edilecek bir durum yoktur çünkü piyasadaki her monitör bu iki özelliği zaten barındırır. LCD televizyonu bilgisayara bağlamak gibi bir düşünceniz varsa bu durumda 1:1 Pixel Mapping özelliği önem kazanır. Her televizyonda yoktur ve olmadığında görüntü epey bulanık olur, sizi tatmin etmez. Televizyonunuzda bu özelliği muhakkak arayınız.

7. HDMI BAĞLANTI ARAYÜZÜ:

Monitör ve bilgisayarı birbirine bağlayan kablolar D-Sub ve DVI olamk üzere iki çeşittir. D-Sub çok eski bir bağlantı arayüzü olup ilk defa 1988 yılında IBM firmasınca piyasaya sürülmüş ve 640x480 çözünürlüklü VGA (Video Graphics Array) analog görüntülerin aktarımı için kullanılmıştır. Artık günümüzde DVI bağlantılar D-Sub bağlantıların yerini almıştır (DVI;Digital Visual Interface).  DVI bağlantı arayüzü, yüksek çözünürlüklü (HD) dijital görüntülerin aktarımında kullanılmaktadır. HDMI ise tıpkı DVI arayüzü gibi yüksek çözünürlüklü dijital görüntüleri aktarır ve buna ilaveten ses verilerini de üzerinde taşır. Görüntü aktarımında HDMI (High-Definition Multimedia Interface) ve DVI teknolojileri birbirleriyle tamamen aynı özelliktedirler ve yüzde yüz uyumludurlar. Basit aparatlarla bu iki soket birbirine rahtça dönüştürülebilir. HDMI arayüzünün tek avantajı ses verilerini başka bir ilave kablolamaya gerek duymaksızın üzerinde taşıyabilmesidir. 

DVI bağlantısına ek olarak, HDMI bağlantı arayüzüne de sahip olan monitörlerin avantajı bilgisayar harici multimedia cihazlarına doğrudan bağlanabilmelerinin mümkün olmasıdır. Aynı zamanda eğer monitörün kendinden hoparlörleri de mevcutsa, ses bağlantısı için ek bir kablolamaya gerek duyulmaz.

8. SCREEN SIZE & DOT PITCH (Ekran Boyutu ve Nokta Uzaklığı):

Ekran boyutu birimi "inch" dir (1inch=2.54cm). Ekranın resim görüntüleme alanının köşeden köşeye uzunluğunu belirtir. 19", 20", 22" gibi değerlerle ifade edilir. Son zamanlarda ekran boyutları oldukça artmıştır, 27" ve 32" gibi çok büyük boyutlarda monitörler üretilmektedir.

Biri kırmızı, biri mavi, biri yeşil olmak üzere üç alt pixel bir arada gruplanarak 1 görüntü pixelini oluştururlar. Bu üç alt renk pixeli değişik oranlarda elektriksel sinyallerle uyarılarak, görüntü pixeli üzerinde istenen renk oluşturulur. Nokta uzaklığı ölçümü için alt pixeller gözönüne alınır. Mesela en yakın iki kırmızı alt pixel arası mesafe o monitörün Nokta Uzaklığı (Dot Pitch) değerini verir. Mesafenin kısa olması pixel yoğunluğunun fazla olması demektir ve netliği olumlu yönde etkiler. Düşük nokta aralığı daha net görüntüler oluşturulmasını sağlar.

Ekran boyutu ve Nokta Uzaklığı birbirleri ile ilişkili niceliklerdir, şöyleki; 1920x1080 çözünürlüklü iki monitörden biri 20" ve diğeri 27" olsun. Her ikiside yatayda 1920 adet ve dikeyde 1080 adet olmak üzere toplamda 1920x1080=2073600 adet pixele sahiptir. Fakat birinin görüntü alanı 22" ve diğerinin 27" olduğuna göre, büyük olan ekranın pixel yoğunluğu az, yani nokta uzaklığı değeri yüksektir. Bu durumda 22" monitör daha küçük olmasına reğmen daha net görüntü sunar. Bu demektir ki büyük ekran tercihi yapılacaksa çözünürlük değeri de aynı oranda büyük tutulmalıdır ki nokta uzaklık değeri değişmesin. CAD programlarıyla çalışanlar için bu durumun bir dezavantajıda, büyük monitör kullanmalarına rağmen dev program menüleri ve komut ikonlarıyla çalışmak zorunda kalırlar ve programın çizim alanı yine yetersiz kalır.

9. GLOSY PANEL COATING (Ekran Yüzeyinin Kaplanması);

LCD ekranların daha net ve parlak görüntü verebilmesi için yüzeyleri Anti-Reflektif malzemelerle kaplanırlar. Bu kaplama istenmeyen yansımaları engeller. Görüntü daha canlı ve net algılanır. Bu kaplamaların dezavantajı, düşük ışık koşullarında aynalanma etkisi yaratmasıdır.  Bu ortam şartlarında bayan kullanıcılar, monitör üzerinden makyajlarını tazeleme imkanı bulabilirler ancak kullanıcı portföyünün salt çoğunluğunu oluşturmadıklarından, bunun bir avantaj olarak kabul edilmesi söz konusu değildir. Aynı zamanda bu kaplamalar monitörün görüş açısını da olumsuz yönde etkilerler.

Piyasadaki en başarılı anti-reflektif kaplamaları Sony (x-black) ve NEC (opticlear) firmaları üretmektedirler.

10. LED BACKLIGHTING (LED Arka Aydınlatma);

Klasik olarak LCD ekranların arka aydınlatması, florasan türevi bir lamba ile gerçekleştirilir. Bu aydınlatma elemanı Cold Cathode Fluorescent Lamp (CCFL) olarak isimlendirilir. Pahalı olmakla birlikte günümüzde aydınlatma elemanı olarak LED (Light Emitting Diode) kullanan monitörler üretilmektedir.

LED aydınlatma elemanları sayesinde monitörlerde elde edilen renk alanı oldukça genişlemiştir. Bu teknoloji sayesinde NTCS Renk Alanının %120 si kapsanmıştır (Gamut). Klasik CCFL aydınlatma teknolojisinde bu değer %80-90 mertebelerindedir.

Sonuç olarak LED arka aydınlatmalı LCD monitörlerde renkler daha doğru, canlı, keskin ve net görüntülenir.

11. PANEL TYPE (Panel Tipi);

LCD ekranın karakteristiğini belirleyen en önemli unsur, barındırdığı panel tipidir. Kalitesini büyük oranda etkiler. 
Düzlemsel bir yapıda olan ve içinde ışık yayan sıvı kristal hücreleri (pixelleri) barındıran paneller; üretim teknikleri, ışık yayan sıvı hücrelerin yapısı, hücrelerin diziliş şekilleri vs. gibi bir çok konuda farklı teknolojik yapıya sahiptirler ve farklı teknolojik adlandırmaları vardır. Günümüzde kullanılan en temel LCD panel teknolojileri şunlardır;

     -   TN (Twisted Nematic)
     -   MVA (Multi Domain Vertical Aligment)
     -   PVA (Patterned Vertical Aligment)
     -   IPS (In Plane Switching)

TN Paneller: Piyasadaki en ucuz monitörler bu panel tekbolojisini kullanırlar. Bu panellerin tepki süresi çok düşüktür. Dinamik kontrast oranları çok yüksek, kontrast oranları ise normal seviyededir. Renk doğrulukları çok zayıftır çünkü 6bit panellerdir, gerçek 16.7milyon renk sayısına ulaşmaları mümkün değildir. Hareketli görüntülerde kumlanma meydana getirirler, çünkü overdrive işlemini yoğun olarak kullanırlar. Görüş açısı yatayda makul seviyede kabul edilebilecek olsada dikeyde sorunludur. Siyah derinlikleri iyi değildir, tam siyaha yaklaşamazlar. Bu panel teknolojisini kullanan LCD monitörler sıradan ev/internet kullanıcılarına, ofis kullanıcılarına ve düşük tepki süreleri nedeniyle oyun uygulamalarına hitap eder. Düşük renk alanı ve başarısız siyah derinliği nedeniyle CAD kullanıcılarına hitap etmezler, fotoğraf işleme yazılımı kullanıcılarına ise hiç hitap etmezler.

MVA Paneller: TN panellere göre daha ileri teknoloji sayılabilirler, fiyatları da o oranda yüksektir. Premium-MVA (P-MVA) ve Super-MVA (S-MVA) gibi daha da geliştirilmiş modelleri mevcuttur. Advanced-MVA (A-MVA) şu anki en gelişmiş MVA paneldir. Genel olarak MVA panellerin siyah derinlikleri iyidir. Görüş açıları da oldukça iyidir. 8bit olmaları nedeniyle kapsadıkları renk alanı da yüksektir. Gerçek 16.7 milyon renk sayısına ulaşabilirler ve TN paneller gibi FRC metoduna ihtiyaçları yoktur. Movie Noise değerleri çok çok düşüktür. Hareketli görüntüler yumuşak ve güzeldir. Filmseverler en tatminkar  sonuçları bu panellerle alabilirler. Tepki süreleri TN paneller kadar çabuk değildir. Overdrive metodu ile daha iyi sonuçlar elde edilmeye çalışılır. Kontrastlık konusunda bir eksiklikleri vardır; görüntünün keskinliği ekranın orta bölümünde son derece yüksekken, köşelere yaklaştıkça azalır. Bu sebeple profesyonel amaçlı kritik çalışmalarda IPS panellere göre daha az tercih edilirler.

PVA Paneller: Samsung ve Sony firmalarınca ortaklaşa kurulan bir konsorsiyumun MVA panellerini yapısal olarak geliştirmesi ve iyileştirmesi sonucu daha kaliteli PVA paneller ortaya çıkmıştır. S-PVA ve C-PVA olarak daha geliştirilmiş modelleride mevcuttur. Özellikle C-PVA paneller son teknolojidir ve oldukça iddialıdırlar. Siyah derinlikleri oldukça başarılıdır, MVA panellere benzer karakteristik özellikler taşımakla birlikte çok daha geliştirilmişlerdir ve tartışmasız daha kaliteli panellerdir. Tek dezavantajları overdrive nedeniyle hareketli görüntülerde noise oluşmasıdır. S-PVA ve C-PVA paneller düşük bütçeli fotoğraf işleme yazılımı kullanıcılarına hitap edebilir. CAD kullanıcıları içinde gayet iyi bir seçimdir.

IPS Paneller: Şu an en pahalı ve en ileri teknolojiye sahip paneller IPS panellerdir. Hatta daha da geliştirilmiş olan S-IPS panelleri kullanan LCD monitörler yüksek fiyatlarıyla sizi şoka uğratabilirler. Genel olarak IPS paneller en geniş görüş alanını sunarlar, en yüksek kontrast değerine sahiptirler ve kontrast değeri merkezden köşelere doğru gidildikçe değişmez. Kapsadığı renk alanı çok yüksektir, minimum 8bit olamakla birlikte 10bit ve hatta 12bit olanları vardır. Renk doğruluğu en yüksek panel tipidir. Bütün bu iyi özelliklerini yanında eksik yanları da yok değildir. Tam siyahları yakalamda PVA ve MVA paneller daha başarılıdır. Tepki süreleride bazı modeller dışında TN panelleri yakalayamaz. Filmlerdeki noise oranı yüksektir. Yüksek fiyatları, hareketli görüntülerdeki noise sorunu ve teki sürelerinin yüksek olması nedeniyle oyun tutkunlarına ve multimedia kullanıcılarına hitab etmez. Fotoğraf sözkonusu olduğunda diğer panellere göre çok açık ara öndedir. CAD kullanıcıları için ise daha ucuz ve yeterli başarıma sahip PVA paneller dururken gereksiz kalmaktadırlar.


Değerli arkadaşlarım, yazının bir türlü sonunu getirememe durumuyla karşı karşıyayım. Yazdıkça aklıma başka şeyler gelmeye başlıyor. Bu konu için bu kadar anlatım yeterlidir diye düşünüyorum. Zaten buraya kadar sabredip okumaya devam eden kişi sayısı heralde bir elin parmaklarını geçmeyecektir. Bunun bilinci içersinde, devrik cümleler kurma ve imla hataları yapma kaygısı azalmış bir şekilde konuyu burada noktalıyorum.

Sevgiyle kalın....


24 Ekim 2010 Pazar

AMACA YÖNELİK MONİTÖR SEÇİMİ

Merhaba, son derece teknik bir konuda yine birlikteyiz. Bu konudaki yazımı okumadan önce eminimki bir çok farklı sitelerden benzer yazılar da okumuşsunuzdur. Ben diğer anlatımlardan farklı olarak, ihtiyacınız olan bilgiyi net bir şekilde size direkt olarak vereceğim, detaylarını ve nedenlerini ise başka bir konu başlığı altında anlatmak istiyorum. İhtiyacınız olan bilgiye ulaşmak uğruna ilgi duymadığınız teknik konuları zorla size okutmak istemiyorum. (Bu, donanım inceleme yazılarında çok yapılan, anlam veremediğim ve hazetmediğim bir yontemdir.)

Monitör alacaksınız... Ama hangi monitör? Ve hangi özelliklere sahip olmalı? Bunun için göz önüne alıncak en önemli kriter; hangi amaçla kullanacağınızdır. Temel kullanım amaçlarını en basit olarak sıralayalım; Oyun oynamak, Film izlemek, Internet ve temel ofis programlarını kullanmak, Mimari ve mühendislik tasarım programlarını kullanmak (CAD) ve tabiiki asıl konumuz olan Fotoğraf işlemek.

LCD monitörlerin seçiminde bizi ilgilendiren kısım "Panel" teknolojileridir. Panellerin dışında, elektronik devre kartı, kablo giriş/çıkış birimleri, plastik kasası vb. gibi monitörün yapsını oluşturan diğer parçalar bizim için arka planda olacaktır. 

Düzlemsel bir yapıda olan ve içinde ışık yayan sıvı kristal hücreleri (pixelleri) barındıran paneller; üretim teknikleri, ışık yayan sıvı hücrelerin yapısı, hücrelerin diziliş şekilleri vs. gibi bir çok konuda farklı teknolojik yapıya sahiptirler ve farklı teknolojik adlandırmaları vardır.  (LCD; "Liquid Crystal Display"). Günümüzde kullanılan en temel LCD panel teknolojileri şunlardır;

     -   TN (Twisted Nematic)
     -   MVA (Multi Domain Vertical Aligment)
     -   PVA (Patterned Vertical Aligment)
     -   IPS (In Plane Switching)

Fotoğraf işlemek için monitör almaya giden bir kişinin yapması gereken şey, bütçesi yetiyorsa IPS panelli monitör satın almaktır. IPS paneller diğer panellere göre daha geniş renk yelpazesine sahiptir. Özellikle koyu renk tonlarındaki başarısıyla ve sağladığı yumuşak renk geçişleriyle diğer LCD panellerden bariz bir şekilde üstündür. Ancak bütçe kısıtlıysa PVA panelli LCD monitörler ikinci tercih olabilirler. Bununla birlikte kişi, PVA panellerinin siyahları tam siyah göstermedeki başarısı ve multimedya uygulamalarındaki başarısı IPS panellerden fazla olduğu için, IPS alamadım diye de bunalıma girmesine gerek yoktur.

NEC, DELL, HP, EIZO, LACIE, SAMSUNG markalarının IPS panelli LCD monitörleri ülkemizde yanlızca  birkaç yerde satılmaktadır. Yani IPS panelli monitörleri bulmak biraz zor olabilir. Minimum olarak 1920x1080 (FullHD) çözünürlük sağlayan bir IPS panel fotoğrafçıları mutlu edecektir ancak bu tafsiye edilen değil, minimum olan değerdir. Bu çözünürlük değerinin üzerine çıkılmalıdır. IPS panellerin daha gelişmişi S-IPS  (Super-IPS) panellerdir, bu paneller şu anki en ileri teknolojidir.

Bunun dışında PVA paneller ise, aslında Samsung firmasının (Sony'nin desteğinide arkasına alarak) MVA panelleri geliştirmek suretiyle ürettiği panellerdir. Teknolojik olarak biraz daha üstün denilebilirler. IPS panellere bütçesi elvermeyen bizim gibi hobi fotoğrafçıları için PVA panelli monitörler iyi bir tercih olabilirler. Bizler monitörleri, fotoğraf işlemek dışında birçok uygulamada da kullandığımız için belki de aslında gerçekten PVA panelli monitörler bizi IPS panelli monitörlerden daha çok mutlu edebilir. C-PVA ve S-PVA gibi daha gelişmişleride vardır. Yine minimum çözünürlük 1920x1080 olmalıdır ancak bu değerin üstüne çıkmayı tavsiye ediyorum.

Bazı IPS panel teknolojili LCD monitör modelleri;
   Eizo ColorEdge CG222W
   Eizo ColorEdge CG242W 
   NEC MultiSync PA231W
   NEC MultiSync PA241WNEC
   DEL UltraSharp U2311H
   DEL UltraSharp U2711
   LaCie 324i

Bazı PVA panel teknolojili LCD monitör modelleri;
   Eizo CE210W
   Eizo CE240W
   Samsung F2380
   Samsung 275T Plus
   HP LP2275W
   Fijitsu Siemens LP2275W-3
   LaCie 324

PC kullanıcıları için Apple (Mac) monitörlerini önermiyorum çünkü bu monitörlerin en önemli ayarları mac bilgisayarlarının işletim sistemi üzerinden yazılım yolu ile yapılıyor. Dolayısyla Apple monitörünü satın alıp PC nize bağladığınızda parlaklık ve kontrast gibi bir-iki basit ayar dışında hiçbir ayarlamayı yapamazsınız. Renk sıcaklığını da değiştiremezsiniz, 7300K fabrika değerinde sabit olarak kullanmak zorunda kalırsınız.

Beğendiğiniz bir monitörün teknik özellikleri hakında bilgi edinmek, panel tiplerine göre monitör aramak, firmalara göre monitör modellerini aramak, çeşitli monitörlerin test ve incelemelerini görmek istiyorsanız şu sayfayı şiddetle öneriyorum;
http://www.prad.de/en/index.html

Yazımın sonuna gelirken LCD monitörünüz için size ufak bir test veriyorum. Moralinizi bozmak istemem ama 50 dolarlık sıradan bir CRT monitör ile 252 nolu karttaki damalara kadar rahatca görebilir ve 253 nolu kartı ise dikkatli bir şekilde bakarak algılayabilirsiniz. Peki siz şu an hangi kartları görebiliyorsunuz? Belki bu test, bazı profesyonellerin neden hala eski tip tüplü monitörleri kullanmakta bu kadar ısrarcı olduklarını açıklayabilir. 
Konunun özet kısmını burada bitiriyorum. Teknik detayları merak edenler "LCD MONİTÖR TEKNOLOJİLERİ" başlıklı yazıya geçerek devam edebilirler.

11 Ekim 2010 Pazartesi

NIKON'U PC DEN KUMANDA ETMEK

Merhaba, bu seferki yaziyla daha teknik konulara giris yapmis olacagim. Bu ilk konuyu uygulamak icin  ileri duzey bir bilgiye gerek yok, oldukca basit. Anlatimi mumkun oldugunca kisa ve maddeler halinde yapmak istiyorum, detaylarda takilirsaniz butun sorulari rahatlikla konunun altina ekleyebilirsiniz.

- Baglanti, bilgisayarin USB portundan olacak. Gerekli kablo zaten cihazin kutusundan cikiyor. Yanliz USB uzatma kablosu da olsa cok iyi olur.

- Bilgisayardan kontrol icin yazilim yukleyecegiz. Nikon'dan satin alabileceginiz (100$ civari sanirim) Camera Control Pro 2.2 yazilimini kullanacagiz. Nikon icin baska firmalarin gelistirdigi yazilimlarinda var oldugunu duymustum ancak arastirmadim. Bu yazilimin http://dl7.torrentreactor.net/download.php?id=815165&name=Nikon+Camera+Control+Pro+V2.2 adresinden indirilebilir oldugu soyleniyor (dogrulugunu test etmedim). Trial olarak yukleyip deneme amacli kullandiktan sonra begenirseniz satin alabilirsiniz.
 
- USB kablonun bir ucunu bilgisayara diger ucunu Nikon fotograf makinaniza baglayin. Camera Control yazilimini bilgisayariniza yukleyin. Ben kendi sistemimi soldaki sekilde hazirladim.

- Dikkat ! En kritik nokta ! Nikon fotograf makinenizin menusune girin. Oradan SETUP MENU ye gecin. Setup Menu icinde USB ayarini goreceksiniz. Default olarak [MSC Mass Storage] secimi yapilmistir. Bu secim bizim isimize yaramaz! Cunku anlami "cihaz baglandiginda hafiza kartiymis gibi algila" demektir. Bu secimi [M/P MTP/PTP] olarak degistirmeliyiz.

- Programi yukledik, Nikonun USB ayarini yaptik, USB kablolari taktik. Simdi artik programi calistirabiliriz. Dikkat ! Iste ikinci kritik nokta! Eger windows 7 kullanicisi iseniz bir defaya mahsuz olmak uzere programi calistirmadan once, uzerine sag tiklayip properties menusune girin. compatibilities (uyumluluk) menusunden "Windows Vista SP2" secimini yapin ve daha sonra normal sekilde calistirin. 

- Sayet fotograf makinasini acmamissak yazilim cihazi algilayamiyacak ve yukaridaki gibi "No camera was detected" mesajini verecektir. Kamerayi actigimizda gerekli suruculer otomatik olarak yuklenecek, Camera Control prgrami kameranin modelini markasini yazacak ve kullanici arayuzu ekranda gorunecektir.


- Soldaki resimde, fotograf makinasina ait tum veriler aynen vizor icinden goruldugu sekliyle alt tarafta verilmistir. Cekim hizi 8 saniye, diyafram 6,3 gibi. Cihaz uzerinden elle yapilan ayarlarin tamamına yakinini bu yazilimla yapmak mumkundur.


- Soldaki resimde Shutter Speed secimi silik yani kullanilamaz durumdadir. Cunku o anda benim fotograf makinamin cekim modu A konumunda (diyafram oncelikli mod) idi. Bu konumda iken, nasil ki  cihaz, cekim hizini otomatik olarak ayarliyorsa, bilgisayara baglandiginda da yine kendi ayarlayacaktir. Eger yazilimla tam denetim  istiyorsaniz, fotograf makinanizin cekim modunu M konumuna (manuel) getiriniz.




- Sol taraftaki resimde goruldugu gibi Exposure 2 sekmesine gecildiginde, netleme noktalarini bile secmek mumkundur. Storage, Mechanical ve Image Processing sekmelerini de yazilim uzerinden inceleyin.

- Zor gelebilecek kisimlar coktan bitti. Artik sadece denklanjore basmak kaliyor. Eger otomatik netleme secenegini kullaniyorsaniz "AF and Shoot" butonuna basin veya elle netleme yaptiysaniz "Shoot" butonuna basin.
- Fotograf cekilir cekilmez, fotograf dosyasi hafiza kartina ugramadan, dogrudan bilgisayariniza inecektir. Sagdaki resimde fotografin bilgisayara otomatik olarak aktarilisini gorebilirsiniz.

- Yazilim arayuzunu kullanarak fotograflarin yuklenecegi klasoru ayarlamak mumkundur.

- Bu yazilim kullanilarak, istenen zaman araliklarinda cihaza fotograf cektirmek de mumkun. Hafiza karti derdimiz de olmadigina gore, birer dakika arayla bir kaba koydugunuz buzu fotograflayabilir ve cikan kareleri herhangi bir movie maker programiyla ardi ardina siraladiginizda guzel bir video denemesi yapmis olursunuz. Bu sekilde buzun erimesini hizli cekimle izleyebilirsiniz. (TIMELAPSE)

- Fotograf makinanizi uc ayak uzerine yerlestirirseniz ve objenin bulundugu masayi titretmemek icin kablosuz mouse kullanirsaniz, titresimsiz tertemiz bir fotograf karesi yakalayabilirsiniz. Son olarak, cikan sonucu hemen asagida yayinliyorum ve bu yazimi bitiriyorum. Selamlarimla.



[ONEMLI NOT: Yorum ekleyebilmek icin once kendinizi sag ust sutunu kullanarak "izleyici" olarak  kaydettirin. Ardindan konu basligina tıklayin ve sayfa sonuna gecerek yazmaya baslayin. Gmail hesabiniz var ise kendinizi izleyici olarak kaydetmenize gerek yoktur.]

10 Ekim 2010 Pazar

"PHOTOSHOP KARSITI" OLMAYA DAİR...

Konu basliginda Photoshop gecmesinin sebebi, en bilinen dijital fotograf isleme yazilimi olmasindandir. Aslinda tum fotograf isleme yazilimlarini kastettigimi bastan soylemek istiyorum.

Dergilerde ve internette fotograf isleme yazilimlarini kullanma karsiti olan pek cok gorus yeralmaktadir. Genellikle birlestikleri nokta yada dayanak noktalari, fotograflarin dogalligini yok ettigi yonundedir. Bu hususta gozden kacan cok onemli kistaslar oldugunu dusunuyorum.

Eski sistem filmli makinalarin oldugu donemleri hatirlatmak isterim. Hani su yazilimlarla fotograflara mudahele edilmeyen donemler. Iki unlu firma, film (veya poz) satislarinda piyasayi kasip kavuruyor; Kodak ve Fuji. Kodak yeni dunya kitalarında ragbet gorurken Fuji asyada ragbet goruyor. Neden? Cunku dogu asyada beyaz ve puruzsuz ten "guzel" olarak nitelendirilmekte ve Fuji marka filimler ten rengini acmaktaydi. Aynı sekilde batida akdeniz bayanlarinin sahip oldugu hafif bugday ten bir guzellik kistasi olarak nitelendirilmekte ve Kodak marka filimler ten rengini bronzlastirmaktaydi. Kodak Gold ları hepimiz biliriz, renkleri resmen sariya gotururlerdi. Hatta yagmurlu hava cekimleri icin ozellikle Konika markasi tercih edilmez miydi? Peki bunlardan hangi birini dogal olarak kabul edecegiz?

Ya karanlik oda islemleri? Bu filmleri tab ederken kullanilan solusyonlar cekime gore secilmezlermiydi. Renkleri canlandiran, bazi tonları acan, bazilarini koyultan, karanlik bolgeleri aydinlatan, parlak noktalari yumusatan, vs. kimyasallar kullanilmiyor muydu? Dogalliktan kasit fotografa mudahale yonunde ise bunlar zaten vardi ve hep uygulandi. Bu durumda karanlik oda teknikleri ile dogalligini kaybetmeyen fotograflar neden dijital ortam teknikleriyle dogalligini yitirmis oluyorlar?

Ayrica bu noktada dijital ortamda yapilan calismalara "aydinlik oda calismalari"  isminin verilmis olması eskiye yapilan harika bir gondermedir diye dusunuyorum.

Peki gunumuze donersek, 16 megapixel bir kamera ve 50mm bir objektifle 1 metre mesafeden bir portre cekimi yapmış olalim ve cikan sonucu tahmin etmeye calisalim. [23.7mm X 15.7mm] olculerindeki sensorun icine sigdirilmis 16milyon adet işik algılayici fotodiyotdan bahsediyoruz. Elbetteki sonuç fotograf, gozumuzle goremedigimiz siyah noktalari, devasa boyutlara uzamış kirişikliklari, portakal kabugu seklindeki cildi, akne ve sivilce tepeciklerini abartili bir sekilde bize verecektir. Peki bu dogal olan midir? Sonuc belki bilimsel bir calisma olarak kabul edilebilir, fakat konu dogallik ise gercekten (insan gozunun algiladigi gerceklikten) cok cok uzaktir. Bu kusurlarin giderilmesi,  "aydinlik oda" tekniklerini kullanma gereksinimini ortaya cikarir ve hatta zorunlu hale getirir.
   

Kanimca dijital ortam bu islemleri daha kolay, daha ucuz, daha mukemmel hale getirmistir ve tek suçuda budur. Bu "karsitlik" fikri, zorlama bir entellektuellik ugrasisidir ve bence gelecegi de yoktur.

Zaman ayirdiginiz icin tesekkur eder, destek yorumlarınızi ya da aksi fikirlerinizi beklerim. Sevgiyle...


[ONEMLI NOT: Yorum ekleyebilmek icin once kendinizi sag ust sutunu kullanarak "izleyici" olarak  kaydettirin. Ardindan konu basligina tıklayin ve sayfa sonuna gecerek yazmaya baslayin. Gmail hesabiniz var ise kendinizi izleyici olarak kaydetmenize gerek yoktur.]

ILK KONU BLOG HAKKINDA OLSUN;

Konuya girmeden once tum arkadaslarimi selamlıyorum.

Tepeye yerlestirdigim buyuk puntolu bu blog basligi ile, fotograf cekme ugrasisini ister istemez "hobi" ve "profesyonel" olarak siniflandirmis oldum bile. Profesyonel egitim almadigim ve bu isi profesyonel kaygilarla yapmadigimdan oturu "profesyonel" anlamda soyleyebilecek sozumde yok aslında.

Bunun yaninda hobi olarak bu isi yapmaninda bazi avantajlari yok degil. Mesela bizim gibilerin disina cikilmamasi gereken kesin kurallari yoktur. Bizler altin orana uymasakda, renk dengesini kurmasakda, beyaz ayarini yapmasakda olur. Kimseye begendirmek gibi kaygimiz yok, cunku satmak endisemiz yok. Teknik kurallar bizim icin yol gosterici olabilirler elbette ancak bundan öteyede gecemezler. Sahsi fikrim, bu isle hobi olarak ugrasmanin yaraticiligi daha fazla atesleyebilmesi mumkundur. Fotograf cekme ugrasisini hobi olarak yapmanin cok karli bir tarafi daha var aslinda; basarili sonuclar aldiginizda sevinirsiniz ve kotu sonuclar aldiginizda sadece shift+delete yaparsiniz ve unutursunuz.

Her iste oldugu gibi tecrube, daha iyisini ortaya cıkarma adına son derece önemlidir. Profesyonel olarak bu isle ugrasildiginda daha fazla zaman ayirmak ve daha fazla ekipman yatirimi yapmak elbetteki kacinilmaz olacaktir. Tabii buda gelisimi hızlandiracaktir. Sanirim bu noktada sinir cizgimizide yakalamis oluyoruz gibi geliyor bana. Bilet satislarini costuracak muthis bir sinema afisi veya harika bir moda katalogu hazirlama gayreti icinde olmadigimiz icin bizim en iyi / en pahali ekipmani almak veya yasantimizin maksimum zaman dilimini ayirmak gibi sikintilarimiz yoktur. Butcemize uygun, mantikli ve mutevazi secimlerimiz sonucunda sahip oldugumuz ekipmanlarimizla hosca vakit gecirmek, hayat stresinden uzaklasmak, bazen dogada takilmak, cevremize bakmak, bakarken gorebilmek, fotograflarimiz hakkinda tartismak, baska fotograf severlerle tanismak, teknigimizi gelistirebilmek, birlikte birseyler paylasabilmek en buyuk gayemiz olabilir.

Blogumun bu hususlar cercevesinde hepimize faydali olabilmesini umit ediyorum. Kisisel olarak tercihim sagda solda az rastlanan, "satır araları" olarak tabir ettigimiz teknik konular uzerine basliklar acmak olacaktir. Ornegin buyuklerimizin elimize ilk kez kamera tutusturduklarında soyledigi "fotograf cekerken gunesi arkaya al" konusu benim actigim bir baslik olmayacaktir. (Zaten bu da ogrenilen ilk yanlistir, acik havada karsidan gelen gunes nedeniyle modelin gozleri kisilir, fotograftada agiz, burun, iki cizgi ve etrafinda bol bol kirisiklik gorunur.) Yanliz sizler icin her konuda fikir beyan etme, sorma, cevaplama, yazma, konu acma hakkinizi kullanmanizi tercih ederim. Merak ettiklerinizi lutfen herhangi bir konu basligi altinda dogrudan sorunuz. Herkes bildigi kadarıyla cevap vermeye calisacaktir eminim.

Tum ziyaretcilere ve fotografseverlere tesekkur eder, saygilarimi sunarim.


[ONEMLI NOT: Yorum ekleyebilmek icin once kendinizi sag ust sutunu kullanarak "izleyici" olarak  kaydettirin. Ardindan konu basligina tıklayin ve sayfa sonuna gecerek yazmaya baslayin. Gmail hesabiniz var ise kendinizi izleyici olarak kaydetmenize gerek yoktur.]