25 Kasım 2016 Cuma

EFSANE JAPON ANIMESI : "KOKAKU KIDOTAI" (GHOST IN THE SHELL)


Merhaba, bu defa farklı bir konudan bahsedeceğim; anlatımım, 21 yıl önce yayınlanan bir Japon animesi hakkında olacak (1995 yapımı). Üniversitedeyken,  arkadaşlarımla öğrenci evimizde bu filmi birkaç defa izlemiş, hakkında bol bol konuşmuştuk. Hatta bir dönem okul kantini ve kış bahçesi (eski yıldızlılar bilir) muhabbetlerimizin ana konularından olmuştur.


Geçen hafta farkettiğim bir teaser ve bir de trailer beni tekrar eskiye götürdü. Yıllar önce izlediğim Ghos In The Shell animesi şu sıralar Hollywood stüdyolarında kendine bir yer bulmuş ve sinema filmi olarak uyarlanıyor. IMDB de yazılan doğruysa, yaklaşık 4 ay sonra yani 31 Mart 2017 tarihinde gösterime gireceği belirtilmiş. 

Filmin orjinali Japon animesi şeklindedir fakat tümüyle bir yetişkin filmidir. Konusu; biyolojik yaşam formları, ileri teknoloji ürünü yapay formlar, yapay zekanın gelişimi, DNA hafızası ile genetiğin aktarımı, bireysel hafıza ile benliğin ve kişiliğin özelleşmesi gibi ağır muvzulardır. Çocukların kavrayabileceği konular değildir. Zira Dünya sıralamasında kendi dilinde okuduğunu anlamada 47.sırada olduklarını göz önüne alırsak, bizimkilere epey bir ağır gelecektir. 

Holywood yapımcıları elbetteki yatırımın hızlı geri dönüşünü sağlamak için, harika efektler, müthiş aksiyon sahneleri, nefis makyaj ve kostümler, profesyonel müzikler.... vs. vs. kozlarını kullanarak filmi her türlü profile başarıyla izlettirecektir. Tıpkı "Matrix" filminde olduğu gibi...   

Bahsi geçmişken hemen söyleyeyim, Matrix`in yazar ve yapımcıları olan Wachowski kardeşler bir röportajlarında esin kaynağımız "Ghost In The Shell" demişlerdir.

Yukarıda bahsettiğim gibi konusu Matrix den de ağırdır. Yaklaşık 80dk lık animasyona sığdırıldığından her konuşma ve her görüntü, önemli gizemli ve felsefidir. Konsantre bir şekilde izlenilmediğinde anlamak iyice zorlaşır. Animasyon olarak eski tekniklerle yapılmış olmasına karşın çok etkilidir. İzlerken mimikler, çevre, ambiyans, sesler dikkatle takip edilmelidir. Hepsinin konuya etkisi vardır.  


Filmde geçen bir-iki repliği burada paylaşırsam daha iyi ifade etmiş olacağım. Filmin orjinali Japonca olup, ingilizce versiyonu da ayrıca yayınlanmıştır. Repliklerin ingilizcelerini de ayrıca ekliyorum:  

"Kuklacı" isimli bir yapay zeka, Cyborg olan "Albay Kusanagi" ye birleşmeyi ve tıpkı yaşam formları gibi ortaya yepyeni bir birey çıkarmayı teklif etmektedir. Bu replik o sırada aralarında geçen konuşmada yer alıyor:
Albay Kusanagi : Kimliğimin yeni baştan tanımlanacağından bahsediyorsun. Birleşme sonrasında kendim olarak kalmaya devam edeceğim konusunda garanti istiyorum.
Puppet Master :  Bu mümkün değil. Bunu neden istiyorsun ki? Var olan her şey dinamik bir çevre içinde değişikliğe uğrar. Kendin olarak kalmak için harcadığın çaba seni  sınırlandıran şeydir.
Major Motoko Kusanagi : You talk about redefining my identity. I want a guarantee that I can still be myself.
Puppet Master : There isn't one. Why would you wish it? All things change in a dynamic environment. Your effort to remain what you are is what limits you.

Başlangıçta yazılım olarak ortaya çıkan "Kuklacı", bir cyborg fabrikasında tamamlanmamış bir beden hack leyip içine girdikten sonra kendini tamamlar ve bilgisayar ağlarından gerçek dünyaya açılmayı başarır. Ancak yakalanır. Polis şeflerine kendini tanıttığı sırada aralarında geçen konuşmada:
Aramaki : Bu nedir? Yapay zekamı? (Aramaki 9.şubenin şefidir ve tümüyle insandır)
Kuklacı : Yanlış. Ben yapay zeka değilim. Kod adım Proje 2 5 0 1. Ben yaşıyorum, bilgi okyanusunda yaratılmış düşünen bir varlığım.
Section 9 departmen Chief Aramaki : What is it? Artificial intelligence?
Puppet Master : Incorrect. I am not AI. My codename is project two-five-zore-one. I am a living, thinking entity that was created in the sea of information.
Not: Buradaki "Ben yaşıyorum" sözünü dikkatli düşünmek lazım. Varlığının farkında olmak insana özgüdür.  

Aslında bir cyborg olan Albay Kusanagi, kendi özgür iradesiyle Kuklacı'yı yakalamk için yola koyulduğunda, bölüm amirine söyle söylüyor:
Kusanagi : Geri döndüğümde, emirlere uymadan hareket ettiğim için beni cezalandırabilirsin. (Bu konuşmasından Kusanagi'nin emirlere uygun olmadan hareket edebildiğini, insiyatif kullanabildiğini yani bir cyborg dan daha fazlası olduğunu anlıyoruz)
Major Motoko Kusanagi : You can punish me for acting without orders when I get back.

Yazdıklarım sizde merak uyandırmaya başladıysa, bilimkurgu filmlerini de seviyorsanız Ghost In The Shell 'in konusunu da çok kısa olarak anlatayım. Geniş özetini de bir sonraki yazımda vermeyi planlıyorum.

Öncelikle filmin adını Kabuktaki Hayalet olarak tam türkçeye çevirirsek, commodore 64 den daha ilkel beyinli bir cyborg gibi davranmış oluruz. "Ghost" dan kastedilen insana özgü benlik, bilinç, ruh, farkındalık gibi soyut kavramlardır. "Shell" ile kastedilen ise bedendir. Robot beden de olabilir, insan bedenide. Filmin adının tam türkçe karşılığını bulmakla vakit kaybetmeye gerek de yok aslında. Olaya bu şekilde yaklaşmak filmi anlamak açısından yeterlidir. Zaten filme Türkçe isim bulmak başkalarının işi, kendilerine kolaylıklar dilerim. Umarım bizi güldürmezler.

Olay gelecekte geçiyor elbette, yıl 2029. Herşey iletişim ağına bağlanmış. Güneş ışığının fotonları bile ağa bağlı ve dolayısıyla fotonların ulaştığı diğer gezegenler bile. Artık iletişim ağları, sonsuz bir bilgi okyanusu durumuna gelmiş. İnsanlar nete bağlanmak için bilgisayara gerek duymuyorlar artık. Beyin nöronları doğrudan bağlanabiliyor. Ortam bu hale gelmiş.  

Bazı özel kişilere ve kurumlara çıkar sağlaması için gelişmiş bir casus yazılım programlanıyor. Bu yazılım, iletişim ağlarına sızma, hack leme, bilgi okyanusunda istediği gibi dolaşma, casusluk, kendi kendini geliştirme gibi üstün yeteneklere sahip.

Kısa bir süre sonra program, bilgi ağı içinde öyle bir gelişiyorki, mantıksal çıkarımlar yapmaya, kendi kendine hareket edebilmeye, kendini kopyalamaya başlıyor. İnsanları inceliyor, diğer yaşam formlarını inceliyor, ardından iş iyice çığrından çıkıyor. Program kendi sınırlarını aşmak istiyor. Bir yaşam formu olduğunu büyüyüp geliştiğini iddia ediyor. Bir cyborg fabrikasındaki robot bedeni hedef alıyor ve onu hack liyor. Bedene yerleşiyor ve ağdan ayrılıyor.

Programcılar kontrolü kaybettikten sonra onu "bug" (yazılım hatası) olarak nitelendirerek ortadan kaldırmak istiyorlar. Fabrikadaki cyborg bedeninin aslında programcıların bir tuzağı olduğunu öğreniyoruz. Programcılar onu ağdan koparıp bir bedene hapsettikten sonra daha kolay bir şekilde ele geçirmeyi etmeyi planlamışlardır.

Filimde baş kahramanımız Albay Motoko Kusanagi'dir. Kendisi aslında cyborg dur. Ancak yapay beyninde insan beyni hücreleri de yer almaktadır. Vücudundaki elektronik sinir ağları normal bir insan vücudundakinden kat be kat daha fazladır. Çağının en ileri teknolojisidir. Aynı zamanda devletin bekaası için gizli işleri yürüten bir polis departmanının (9.şube) üyesidir.

Casus program, cyborg bedenine yerleştikten sonra 9.şube tarafından yakalanıyor. Kendini tanıtmaya başlıyor. Adının Proje2501 olduğunu ama bir yapay zeka olmadığını, büyüyüp gelişebilen bir yaşam formu olduğunu iddia ederek, iltica talebinde bulunuyor.

Aslında proje 2501'in bir sıkıntısı var. Yaşam formu olabilmek için yapamadığı iki şey bulunmaktadir: üremek ve ölmek. Buna da çözüm buluyor. Albay Kusanagi`ye birleşmeyi ve ortaya kendilerine benzeyen, birbirlerinin üstün özelliklerini toplamış yepyeni bir birey ortaya çıkarmayı teklif ediyor. 

Albay Kusanagi cyborg olduğu için doğuramayacağını söylüyor. Kopyalama işlemi ile çoğalma da aralarında kabul görmüyor. Çünkü kopyalama ile yepyeni bir birey ortaya çıkmıyor, aksine bir görüntünün aynada yansıması gibi birebir çoğalma oluyor. Bunun üzerine Proje2501, net ağı içinde yeni bir birey oluşturmayı teklif ediyor.

Filmi çok kısa olarak bu şekilde özetlemeye çalıştım. Ama diyebilirim ki bu özet iskelet bile sayılmaz. Daha neler var neler... Hele animasyondaki müzikler... Kesinlikle efsanedir! 

Bir sonraki yazımda detaylara inmeyi planlıyorum.
Görüşmek üzere...